21 Eylül 2014 Pazar


'ZANGOÇYA'

Quasimodo'yu hatırladınız mı? Dinlerken çoğumuz Fransızca sözleri anlayamasak da herkese isyan bayrağını çektirebilecek kadar kışkırtıcı ama bir okadar da romantik ve masumane 'Belle' yani dilber yani Quasimodo'nun cümleleriyle, 'başka hiçbir sözcük olamaz seni tanımlayan' dediği 'Belle'. Quasimodo günah işleyenlerin canını almakla yükümlü bir zangoçtur. Papaz tarafından görevlendirilir. Papaz kararı verir, Quasimodo Esmeralda'yı öldürecektir. Ancak her ikisi de Esmeralda'nın büyük aşkıyla yanıp tutuşmaktadır. Notre Dame'ın Kamburu'nun belki de ününe ün katan şarkıda şöyle seslenir Quasimodo Esmeralda'ya; "Ne kadar dua etsem işe yaramaz. Söyle... İlk taşı kim kaldırıp sana atacak. O'nun hayatı elimde son bulacak... Şeytan diyor; 'unut şimdi yüce Tanrı'nı okşa Esmeralda'nın saçlarıı..." İşte tam o sırada da Papaz sahneye geliyor; "Belle, bir şeytandır O cehennemden gelen, yanan bir kabuğum ben Tanrı'm yoksa içimde, satardım ruhumu ben bile, gerçek bir ruh var mı senin teninin altında, yoksa insanlığın günah meleği misin, Tanrı'm bırak aşayım bir kez kurallarını, açsın bana kolllarını Esmeralda..." İşte herkesi etkileyen, dehşet verici melodilerinin dıışında aslında bu sözlerle de bir hayli derinlere iniyor. Aslında ucube ve çirkin olan yalnızca görünen yüzüyle Quasimodo değil bu hikayede. Paris'te adaleti sağlayan, bakir kalması gereken, ruhani lider, Papaz aşkına yenik düşer, kendi içinde yaşadığı çelişkiler O'nun ruhunu çirkinleştirir, ruhumu ben bile satardım eğer Esmeralda bana kollarını açsaydı der. Aşk, ihtiras, entrika namına ne varsa hepsi Papaz'ın ruhunu ele geçirir. Oysa O bu hikayede adaleti sağlaması gereken kişidir. Quasimodo ise, can alandır. Üstelik ucube, çirkin ve kamburdur. Ama bildiğiniz ya da tahmin ettiğiniz üzere trajik de olsa kavuşma Quasimodo ile yaşanır. Esmeralda'nın canını bağışlamak O'nun değil papazın elindedir ama suçsuzluğuna inancı ve aşkı Esmeralda'nın gerçekten masum olduğunu ispatlamaya yetmiştir. Gerçek kambur kimin omuzlarında bilemeyiz. Neden yaş ilerledikçe insanlar küçülürler, omuzlar öne bakar, boyun onunla doğru orantılı olarak ileri kayar. Yapmak isteyip yapılamayanlar, söylenemeyen sözler, güzel ama terk eden hatıralar, hatalar, sorumluluklar; tüm bunların biraraya geldiği, korunup kollandığı yer omuzlardır. Orada her birimizin görünmez kamburları vardır. Baktığımızla, duyduğumuzla yetinemeyişimiz bundandır. İnanmak lazımdır. İnanmak için görmek sonra da hissetmek lazımdır. Hissetmek için ise sevmek lazımdır. Neyi sevdiğinin ise hiçbir önemi yoktur. Elbette aşk hayatı tetikleyen unsurdur. Dirençli ve ısrarcı ve de inançlı kılan. İradesizleştirse de itici gücüyle meydan okuyan, savaşan, yenilen ama nihayetinde yaşatan. Olduran bir güçtür. Ancak sevgi de buna karşı gelebilecek güçtedir. Aşk Papaz'ın işiydi. Çünkü O ihtirasla doluydu sevebilecek, gerçekleri görebilecek kadar kudretli değildi kalbi. Fakat Quasimodo baktığına değil gördüğüne inandı. Çünkü O sevdi. Gerçeklik anlayışı herkese göre değişti. Hayatın kapıları metaforlara açık değildir. O kapıdan yalnızca net baktığımızda girebiliriz. Hayatı metalaştırmaya sevgimizden başlarız. Bir gereksinim için, bağlarsak kalbimizi bir diğerine; gün gelir başka gereksinimler ortaya çıktığında o bağ kopar. Çünkü aynı bağ herkesi birbirine bağlayacak kadar uzun değildir. Günler değiştirir gereksinimleri; gereksinimler değişince kişiler de değişir. Bu da bir arayışa sürükler her birimizi. Aradığımızı bulamamamız, aslında kendi tükenmez isteklerimizin neticesidir. Oysa sevmenin tarzı farklıdır. Oyüzden 'olduğu gibi kabul etmek'tir, O'nun bir diğer adı. Hiçbir gereksinim bundan daha önemli olamaz. Çünkü aslında insanın hayatını sürdürmek için en temel gereksinimi sevmektir.

Paulo Coelho şöyle diyor;

'Coşkuyla sevmek, coşkuyla yaşamak demektir.

Sonsuza dek sevmek, sonsuza dek yaşamak demektir.

Sevgi olamdan sonsuz yaşam mümkün değildir. Sonsuz yaşamla sevgi arasında sımsıkı bir bağ vardır.

Neden hepimiz sonsuza dek yaşamak isteriz? Çünkü yanımızdaki insanla bir gün daha geçirmek isteriz. Çünkü hayatımızı hem sevgimize layık hem de bizi kendimizi layık gördüğümüz şekilde seven biriyle geçirmek isteriz.

Çünkü yaşamak sevmektir.

Hayatla arasında böyle bir sevgi bağı bulunmayanların yaşamaya devam etmek için sebepleri kalmaz.

Hayatta önceliği sevgiyi aramaya vermeliyiz. Gerisi zaten kendinden gelir.' 

Quasimodo işi gereği bir zangoçtu. Günah işleyenlerin canını almaktaydı. Biz de görünmez kamburlarımızla adeta birer zangoç işlevi görüyoruz. Fakat biz kendi kendimizin cezasını kesiyoruz. Kendimize bir dünya yarattık. Adı 'Zangoçya' olsun!