4 Şubat 2013 Pazartesi

Bugünkü Olayım... Zeus'un Laneti Üzerinize Olsun!

Geçmiş gün, geçmiş bölümlerin birinde... Develer tellal, pireler berber iken... Ben TV'nin karşısında hoş, boş zaplar iken... Bir de ne göreyim. Kim beşyüz milyar ister miydi, yeni adı milyoner olmak ister misiniz miydi bilemedim şimdi. İşte o yarışmada bir yarışmacıya yüz bin barajında sorulan kritik soru şöyleydi; "Efsaneye göre çift olarak yaratılan insanlar kim tarafından ayrılarak hayatları boyunca “ruh eşleri”ni aramakla cezalandırılmışlardır?" Cevap ise yarışmacıdan gecikmeli olsa da geldi, şimşekli Zeus'tu. Hani sürekli elinde şimşek olan tanrılar tanrısı Zeus. Hani şu yağmur duası edilen, gökyüzünün gök gürültülerinin tanrısı. Zeus'un eşi Hera'yı da bilirsiniz. Zeus öyle çapkın öyle çapkınmış ki, Hera bir an olsun peşini bırakmaz kendisinin takip edemediği durumlarda çareyi başkasına takip ettirmekte bulurmuş. Neyse durum şu; günlerden bir gün, Zeus insanları bir bir yaratmaya başlamış. Bir de ne görsün herkes çift çift yaratılıyormuş. Ne yaptıysa bu durumu engelleyememiş. Hepsi bu durumdan pek menunmuş pek de mutluymuş. Çünkü her geçen gün bambaşka özelliklerini keşfedip kendi kendilerine yetebiliyorlarmış. Ancak gel zaman git zaman bu durum tanrılarına itaat etmelerini, şükretmelerini engeller hale gelmiş. Bir zaman sonra, Zeus tüm insanlığı bir meydanda toplamış ve demiş ki, "ey insanlık, ben size mutluluk verdim, güç verdim, hayat verdim ancak siz birbirinizi buldunuz, beni unuttunuz, ben de sizi sonsuza dek ayırıyorum." Ve şimşeğini tüm çiftlerin üzerine düşürüp, onları bir bir ayırmış. İnanışa göre, o gün bugündür ruh eşi mevzuları yalan olmuş. Anlayacağınız, o bir türlü işin içinden çıkamadığınız aşk meşk acısı durumları bundan sebeptir. Hani bir de meleklerle konuştuğunu söyleyen birtakım kişiler var ya... İşte onlar da bu aşk acısını şu şekilde çözdüklerini iddia ediyorlar; efendim şimdi önceki hayattan ileri gelen bir kordon bağı meselesi varmış. Bu bağ bazılarında uzun bazılarında kısa oluyormuş. Bağlılık da bu bağın uzunluğuna ve kısalığına göre değişiyormuş. Şimdi bu bağı bir şekilde kesiyorlar artık neyle nasıl bilemiyorum. Sonuçta benim uzmanlık alanım değil. Sonra aşk meşk bitiyor işte. Deneyimleyen varsa söylesin, kendisiyle röportaja hayır demem. Bu anektod biraz alakasız oldu ama bu trende değinmeden de geçmek istemedim. Yani ruh eşi falan yok, boş yere aramayın. anlatmaya çalıştığım şey bu. İnsanlık olarak tanrılar tanrısı Zeus tarafından lanetlenmişiz bir kere. Olay buymuş. Yıllardır aradığım soruların cevabı bu işte. Erkeklerin zaten ruh eşlerini aradığını sanmam, en azından deneyimlediğim kadarıyla. Fakat sözüm hanımlara, aşık olup olup, deneyip yanılıp, yine de aramaktan vazgeçmemekten vazgeçin artık yahu. Hayır bugün yanılıp evlenenler yarın çoluk çocuk derken aaa bu adam benim ruh eşim değilmiş diyor. Herkes birbirinden mutsuz, eleştiriler, arkadan konuşmalar, aldatmalar falan derken aşk bir toz bulutu gibi dağılıyooor, dağılıyoooor. Kendinizi suçlamayın, böyle davranmaya zorlanıyormuşuz işte. çünkü lanetliyiz. Az önce 'tık'ladığım bir sitede karşıma çıkan beş başlık; ilişkinizi canlandırmanın yolları, sevgilinizi etkilemek için 15 romantik jest, eşinize sürpriz yapmanın yolları, uygulaması kolay beş randevu planı ve erkek arkadaşınızla eğlenceli vakit geçirmenin beş yolu. Hep de beş yolu, beş şartı falan olur zaten. Neden çünkü bunlar 'tık'lanıyor, okunuyor, herkes ilişkisini kurtarmanın peşinde, aslında aşkı bulmanın peşinde. İlişki terapistleri dört koldan saldırıyor. Fazla söze ne hacet, varsın lanetlenmiş olalım. İnsan neden acı çeker ki, imkansıza ulaşamadığında. İnsan elinde olan kendisini sevdiğini hissettiği insan için acı çeker mi, hayır. Bu klişe doğru. Acı varsa aşk var. Denklem çok basit. Bu yüzdendir ki, ilişkinin başında duyulan heyecan aşk diye adlandırılırken bir süre sonra herşey yolunda gidince artık aşık değilim, ilişkim monotonlaştı deyip duruyoruz. Çünkü O'ndan emin olduğumuzda tüm şüpheler, gizemler ortadan kalktığında büyü de bozuluyor. Bir şiir var bilirsiniz. Cemal Süreya'dan... "...Kuşlar toplanmış göçüyorlar, keşke yalnız bunun için sevseydim seni" diyor. Haklı. O da aşkı arıyor. Ancak istediği basit sevmek. Basit nedenlerle basit bir sevgi besleyebilmektir önemli olan, şuursuzca kendini yerden yere vurduğun aşk değil. Tamamiyle elde edememenin vermiş olduğu bencilliğin ürünü olan şey değil. Bir bardağı kaldırmanın basitliğindeki kadar olmalı, keşke yalnız bunun için sevseydim seni...


17 Ocak 2013 Perşembe

Bugunku Olayim... AdaletSIZ misiniz yoksa yetenekSIZ misiniz?

Martin Luther King yillar yillar once herkesce bilinen 'bir hayalim var...' diye anlatmaya basladiginda kitleleri pesinden suruklemisti. "Bugun diyorum ki dostlarim, su anin ve yarinin getirecegi gucluklere ve engellemelere ragmen hala bir hayalim var benim" demisti buyuk insan. Girizgahima bakarsaniz anlarsiniz, Martin amcamin o idealist tarzini kendime ornek almaktayim. Ey halkim, benim de bi hayalim var, herkes gibi. Neden olmasin ama di mi? Martin gibi ugrunda olecek kadar olmasa da kendisinden hallice bir hayal dunyamiz vardir yani. Bir insanin ugruna olecegi birseyi yoksa, yasamaya da hakki yoktur, demis, dogru soylemis. Neyse, konuyu dagitmayalim. Ne demistik, ey benim yurdumun nadide insanlari, eeey halkim... Sen ki, arnavut kaldirimli taslarda, zaman zaman bir de alkol almisken 19 pontluk sivri burun ayakkabiyla gezersin ustelik bir de gozlerini suzersin, o arada Beyoglu'nda gezmeyi de ihmal etmezsin... Sana ne haller oluyor da, kendini bu kadar harap ettikten sonra tepene konan bir cati, sana basen, kalca, gobek ve selulit olarak geri donebiliyor. Bakiniz sizin ustunuze bu catiyi tepeye kondurma gorevi verilmis, bunun bilincindeyiz. Ancak ya sonra 'mission accomplished' mi yani, sonra en kralimiz devre disi kaliyor. Cogunuz izlemistir Carry Bradshaw da mesela bu yuvayi disi kus yapar muhabbetini yanlis anlamisti. Tam da senelerce kavusamadigi buyuk aski Nam-i diger Big'le evlenirken, kizcagiz kafasina kus kondurmustu. Kondurmustu da ne oldu, Big O'nu hayallerinin ortasinda birakip gitti. Bu disi kus muhabbetini siz cok yanlis anliyorsunuz. Benden soylemesi. Yuvanizi yapin Ona sozum yok ama kuslarin yuvadan ucup gitmesine de seyirci kalmayin. Yahut yuvanizi yaparken kendi kanatlarinizla ucmayi da unutmayin ki sizinki sizi gagalayarak iteklediginde asagi dusmeyiniz. Martin amca soylemis, dunyada yapilmis olan hersey umutla yapilmistir diye; benim hala umudur var. Bugun yine 15 binlik borcu var diye bunalima giren koca namzetlerinin anneyi ve biri henuz sadece 45 gunluk olan uc cocugunu oldurmesi haberleri mansetleri susledi. Susledi amiyane tabir tabii. Benim bir hayalim var dostlar; her gun carsaf carsaf namus, tore cinayetlerini, karisini- colugunu cocugunu bicaklayanlari, N. C. gibi yuz suursuz adamin tecavuzune ugrayip kendi rizasiyla oldugunu bagiran haberlerin yapilmadigi bir
ulke hayal ediyorum. Martin yine ayni konusmasinda "herhangi bir yerdeki adaletsizlik, her yerdeki adalet icin bir tehdittir" diyor. Yani adaletSIZSINIZ Turkiye. Yine soyluyorum bu kadin ki; dokuz ayda bir insanoglunu icinde buyutuyor, bu kadin ki bakip buyutup vatana millete hayirli ediyor, yine ayni kadin ki atomu parcaliyor, Boeing 777'yi ucuruyor, dagda omuz omuza mucadele veriyor, kucaginda cocuk 19 pontluk ayakkabiyla kosabiliyor. Sozum size ey halkim, "yasamimiz onem verdigimiz olaylara karsi sessiz kaldigimiz gun son bulmaya baslar". Adaletsiz misiniz yoksa yeteneksiz misiniz, bilmiyorum ey halkim.



      13 Ocak 2013 Pazar

      Bugünkü Olayım... Sıkıldımsenden.com

      Arz talep meselesidir ya hani bazi seyler... Derler ya... Ne kadar arz okadar talep ya da ne kadar talep okadar arz. Sence nasıl? Senin hayatinda tavuk mu yumurtadan, yumurta mi tavuktan cikiyor? Soyle soyleyeyim. Yumurta tavuktan cikiyor diyorsan, tavugu nereden buldun diye sorarlar adama kardesim. Bunlar bizden talep ediliyor derken? Mikroekonomi teorisine gore, rekabet icindeki urunlerin fiyatlarini ve satislarini belirlemek cok onemli elbet. Musterinin davranissal tanimi, kaniksadiklari bunlara gore neye ihtiyac duydugu falan. Eee tabii gunumuzde en onemli urun ne sence? Duygusal aclik, duygusal bosluk. Peki ne karin doyurur bu matematige gore. Davranissal bozukluklar+ duygusal aclik = sosyal medya. Bu denklemi cozenler sag bastan sirasiyla Amerikali girisimci, en buyuk sosyal paylasim sitesi Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg, elbetteki Twitter'in kurucusu Jack Dorsey ve de yakin zamanda bir milyar dolara Facebook'a satilan Instagram'in kuruculari Mike Kreiger ve Kevin Systram. Kurucularini 18 ayda dolar milyarderi yapan ve 50 milyondan fazla kullanicisi olan Instagram. 27 yasindaki Mark'a 15 milyar dolar kazandiran Facebook ve de iste malum Twitter. Sms atmaya usenen biz sosyal paylasim sitelerine bayildik. Neyse ne simdi siki durun, buradan ilan ediyorum. Bir zuckerberg degilim ama benim de bir fikrim var. Populasyonum; Demet Akalin'in, Hande Yener'in, Bengu'nun, Serdar Ortac'in o sitemkar, o icli, o acikli, o atarli sarkilarini dinleyerek Bebek'te uc bes tur atan, onu bunu bozup sana kirmizi cok yasiyor diye gulusen ve seni cope atacagim posete yazik diye acisini dile getirenler. Sikildimsenden.com diye bir sosyal paylasim sitesi acma dusuncesindeyim. Nasil olsa eskiler biriktikce birikiyor. Iliski statuleri surekli update ediliyor. Yanlis miyim? Iliskiden cok iliskisizlik durumlari var. E haliyle nedir iliski durumu 'it's bir hayli complicated' canlar. Sikildimsenden.com'da da ne yapiyoruz. Ex'lerimizi biriktiriyoruz. Boylece hayatimiza yeni girecek kisilere de kolaylik saglamis oluyoruz. Acip bakiyorlar daha once hangi tarz insanlara kalbimizi acmisiz, kimlere yer yok. Zaman zaman da biz acip bakiyoruz, son kullanma tarihi gecmeyenlerin statusu hala available oluyor. Yani yeni askimizdan ayrildigimizda tekrar bir sans vermeyi dusunduklerimiz de bunlar oluyor. Kendimizi ifade etmek icin harika bir yer bence yahu. Sonra bakin bir de, bu kisilerin hepsinin birer profili var ama o profili de onlar degil biz olusturuyoruz. Su kadar birlikte olduk. Su nedenden gorusmeyi kestik, ozellikle bu cok onemli cunku biz kadinlar balik hafizali oldugumuzdan zaman icinde ayrilik gerekcesini unutup kendi kendimizi sucalamaya baslariz ve bu genelde cok tehlikeli olur. Hatta o kisinin dogum gunu hatirlatmalarinda altinda kucuk notlar halinde ayrilik gerekcesi de ciksin ki hafizamiz tazelensin. Neyse nerde kalmistik; tabii listemizdeki kisiler de iliski durumlarini surekli guncellemeliler, kiminle birlikteler, iliskinin ciddiyet durumu nedir falan. En kizdigimiz ve en sevdigimiz yanlarina iliski boyunca aldiklari puani yazmaliyiz. Nasil ama? Itiraf edin dahiyane.